Kadın Hakları- Doğru Bilinen Yanlışlar

5 Aralık; 1934 yılında “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” veren yasanın TBMM’de kabulü ile her yıl “Kadın Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Türkiye, Fransa ve İtalya‘dan 11, Romanya‘dan 12, Bulgaristan‘dan 13, Belçika‘dan 14, İsviçre‘den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır. Bu hakla birlikte bundan 86 yıl önce birçok Avrupa ülkesinin önünde olan Türkiye, bugün maalesef kadın hak ve özgürlüklerinin fiilen uygulanması aşamasında dünyada birçok geri kalmış ülke ile aynı sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde bugün geldiğimiz noktada, Cumhuriyetin getirdiklerini daha ileri hedeflere taşımak bir yana geçen zaman içinde kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve hak ihlalleri yıllar içinde katlanarak artmaktadır. Çağdaş, demokratik, ileri bir toplum için kadınların güçlendirilmesi ve cesaretlendirilmesi, söz sahibi olmaları, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk gibi alanlarda eşit fırsat olanaklarından faydalanmaları, ve en önemlisi, yaşamaları gerekmektedir.

5 Aralık Kadın Hakları Günü, kadın hakları ile ilgili sorunların dile getirilmesi, bu konudaki farkındalığın yaratılması açısından çok önemlidir. Biz de İnsan Hakları ve Barış Çekirdek Ekibi olarak bu farkındalığı yaratmak amacıyla bir test oluşturduk. Katılımcılarının kadın hakları ve hak ihlalleri konusundaki bilgi seviyelerini ölçmeye yönelik olan bu teste kısa bir sürede gelen 289 yanıttan hareketle en az doğru işaretlenmiş olan 3 soruyu daha detaylı açıklayalım istedik. Gelin, bu soruları ve cevaplarını inceleyelim:

Bu ifade yanlıştır. Fiziksel şiddeti tanımlarken bedensel zararı şart görmek, zarar vermeden yapılmış şiddet davranışlarını tanım dışı bırakır. Bu da “Sadece bir tokattı”, “Bakayım, bir şey olmamış”, “Yavaş vurdum, hafif ittim” gibi savunmalara zemin hazırlar. Halbuki kadında fiziksel hasar olsa da olmasa da tokat, tokattır; şiddet, şiddettir. Bu nedenle fiziksel şiddeti tanımlarken ‘bedensel zarar verme ihtimali olan her türlü eylem’ şeklinde bir ifade kullanmak gerekir.

Buna ek olarak, şiddet doğrudan olabileceği gibi dolaylı yoldan da uygulanabilir. Kadının fiziksel olarak ihtiyaç duyduğu bir şeye erişimini engellemek (kadının sağlık ihtiyacını karşılamasına engel olmak, sağlıksız koşullarda yaşamasına neden olmak, beslenmesini engellemek gibi), dolaylı olarak kadının bedensel zarar görme ihtimalini barındırdığı için fiziksel şiddet kapsamına girer.



Kaynak:

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/184934

https://morcati.org.tr/siddet-bicimleri/



Bu ifade doğrudur. Cinsel şiddetin tanımı “cinselliğin kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak ve cezalandırmak gibi amaçlarla bir şiddet aracı olarak kullanılması” şeklinde yapılır. Bu amaçla yapılabilecekler ise taciz, tecavüz gibi fiziksel eylemlerden ibaret değildir. Sözel bir şekilde de cinsellik, aşağılama ve küçük düşürme amacıyla kullanılabilmektedir. Bunların en belirgin örnekleri ise cinsel içerikli veya cinsiyetçi küfürlerdir. Günlük hayatta duyduğumuz küfürlerin çoğunlukla kadın bedeni ve cinselliği üzerinden türediğini fark etmek çok güç değil. Bu küfürler, cinsiyet stereotiplerini (basmakalıp yargılar) desteklemekte ve kadınlara karşı ayrımcılığı güçlendirmektedir. Bunun yanında veya cinsiyetçi şakalarda da kadın bedeni ve cinselliği aşağılanmaktadır. Genelde bu tarz söylemler alttan alınır ve gülüp geçilir. Fakat şaka olarak söylenmesi, bu tarz söylemlerim aşağılama barındırdığı gerçeğini değiştirmez. Bu nedenle cinsiyetçi şakalara müsamaha gösterilmemelidir.



Kaynak:

https://morcati.org.tr/yayinlarimiz/brosurler/185-cinsel-siddeti-dile-getirmek-guc-ama-mumkun/

https://eca.unwomen.org/en/news/stories/2019/01/10-myths-about-violence-against-women-and-girls

“Suçu bildirmeme” başlığını taşıyan TCK m. 278 uyarınca;

(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Mağdurun 15 yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.



Suç olan şiddeti bildirmek, TCK’da geçen bu maddelere göre tanık olan kişi için bir yükümlülüktür. Bildirmeyen kişi yukarıdaki kanunlara göre cezalandırılır. Fakat tanık olan kişi hiçbir zaman şiddete doğrudan müdahale etmek zorunda değildir. Bu aşamada kendini riske atmak istemeyebilir. Yine de müdahale etmek isterse herhangi bir ses çıkararak şiddet uygulayıcısının dikkatini dağıtabilir veya doğrudan şiddeti engellemeye çalışabilir. Bu aşamada şiddet uygulayıcısı zarar görürse tanık, sanık olur ve buna göre değerlendirilir.



Kaynak:

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2009-80-478



Anketimize katılan, bu istatistiklerin oluşmasında katkısı olan, kadına yönelik ayrımcılıktan ve şiddetten uzak bir dünya için adım atan herkese teşekkür ediyoruz.



MEDISEP İnsan Hakları ve Barış Çekirdek Ekibi adına,

Tuğçe Eren