Asıl Salgın Irkçılık



Geçtiğimiz yıllara baktığımızda 2020 yılı yaşanılan felaketler, salgınlar ve krizlerle daha ilk 6 ayından diğer yıllardan ayrıldı. İçinde bulunduğumuz yılın son sansasyonel vakası ise Amerika Birleşik Devletinde hala süregelen protestolar. 25 Mayıs Pazartesi günü sahte parayla alışveriş yapmak istediği gerekçesiyle gözaltına alınmak istenen 46 yaşındaki George Floyd bu esnada polis tarafından yere yatırılıp boğazının polis diziyle sıkıştırılması sonucu hayatını kaybetti. Ve olayların fitili ateşlenmiş oldu.

Dünya tüm insanlığı etkisi altına alan korona virüsüyle uğraşırken Amerika’da daha tehlikeli bir belayla ırkçılıkla yine yeniden savaş veriyor. Amerika tarihinde birçok kez verdiği bu savaşta bakalım bu defa istenilen noktaya ne kadar yaklaşabilecek? Olaylara ışık tutup bu büyük tepkiyi anlayabilmek için tarihin tozlu sayfalarını da biraz karıştırmak gerekecektir.

Amerika’da Irkçılığın Geçmişi

Yaşanan George Floyd olayı belki de bardağı taşıran son damlaydı Amerika’da ırkçılığın başlangıcı ise Avrupalı kolonicilerin kıtaya ayak basmasına dayanıyor.



16. ve 17. Yüzyıllarda kıtaya yerleşmeye başlayan Avrupa devletleri hiç vakit kaybetmeden kıta toprağından, madenlerinden faydalanırken yıllardır yaptıkları köle ticareti içinde yeni bir durak edinmiş oldular. Afrika’dan getirdikleri insanları bu yeni kıtada hem satıp hem de çalıştırabiliyorlardı.

1800'ler

Amerika bağımsızlık savaşını kazandıktan sonra da afroamerikan insanlar hala köle olarak çalışıyor, hor görülüyor, kendi dillerini konuşamıyordu. Bu durumu siyahiler de içselleştirmiş ve beyazlardan daha alt sınıfta kalmışlardı.

Amerikan İç Savaşı

1850’lerde Kuzey Amerika sanayi devrimini gerçekleştirmiş iş gücü yükünü azaltmıştı. Fakat güneyde tarım ağırlık dönen ekonomi köle sınıfındaki insanlara bağlıydı. Abraham Lincoln başkan seçildikten sonra köleliği kaldırma fikriyle gelince güney eyaletleri bu karara baş kaldırdı ve 2 yıl sürecek güney ve kuzey arasında geçecek Amerikan İç Savaşı başlamış oldu.



1 Ocak 1863 yılında biten savaşı Başkan Abraham Lincoln önderliğindeki kuzey eyaletleri kazandı 2 yıl sonra 1965’te kölelik anaysa tarafından yasaklandı. Fakat köleliğin kalkması siyahi vatandaşlara eşit haklar getirmedi . Hala hor görülüyorlar, aynı işten eşit miktarda kazanç sağlayamıyorlar, aynı çatı altında bulunamıyorlardı.

1900’ler

20. Yüzyılda afroamerikalılar tepkilerini daha çok dillendirmiş kaderlerini daha çok ellerine almak istemiş ve bu yolda sembol kişilerin peşinden giderek bazı kazanımlar elde etmişlerdir.

Bir Sembol: Rosa Parks

O yıllarda Amerika’da siyahilerle beyazların otobüslerde farklı yerlerde oturuyorlardı. Bu bir kanun ya da yasa değildi ancak Montgomery şöforleri insiyatif kullanarak beyaz insanlar ayakta kaldıklarında siyahilerden yer vermeleri talebinde bulunurlardı. Rosa Parks, bir gün Montgomery’de otobüse bindi. Beyazların oturduğu koltuklarda yer olmayınca bir beyaz Rosa Parks’dan yerini kendisine vermesini istedi. Bunun üzerine koltuktan kalkmayan Rosa Parks, tutuklandı.

Rosa Parks’ın tutuklanması, siyahiler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Siyahiler bu olaydan sonra otobüslere binmemeye başladı ve her yere yürüyerek gitmeye başladılar. Bunun üzerine Amerika Federal Mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı. Fakat bu olaylardan son Rose Parks çeşitli saldırıların hedefi oldu. Rosa Parks, 1957’de ölüm tehditleri ve beyazların ona iş vermemesi nedeniyle önce Virginia’ya bir yıl sonra da ölünceye kadar yaşayacağı Detroit’e taşındı. Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine devam etti. 24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti.

Bu protestolarda bir isim öne çıkıyordu Marthin Luther King...

‘I Have A Dream’

1929’da Atalanta doğumlu King, Rose Parks olaylarının liderliğini yaptı devamında Rose gibi saldırıların hedefin oldu. Fakat lider kişiliği ve azmiyle pes etmeden çalışmalarını sürdürdü. Siyahi kiliselerin güç birliği yapmasında ve yurttaş hakları reformu için barışçıl gösteriler yapmayı amaç edinen Güney Hristiyan Liderlik Konferansı’nın 1957 yılında kurulmasında önemli rol oynadı.



Amerika’da Siyahilerin Siyasi Hayata Girişi

Liderlik kişiliğini her fırsatta öne çıkaran King, büyük bir kitleyi arkasına topladı. Ayrıca King’in önderliğinin Amerika’da yaşayan siyahilere kazandırmış olduğu birçok özgürlükler mevcuttur. King; siyahilerin oy hakkı, ayrımcılığın sona ermesi, çalışan hakları ve diğer temel haklar için gösteriler düzenledi ve organize etti. Bütün bu haklar, 1964 yılında çıkan Yurttaş Hakları Kanunu ve 1965 yılında çıkan Oy Hakkı Kanunu ile Amerikan hukukunun birer parçası oldu. Böylece siyahiler, King’in önderliğinde oy kullanma hakkına sahip oldular.

Günümüz

Gün geçtikçe yaşanılan olaylarla, tepkilerle daha çok hak ve özgürlük elde eden siyahilerin mücadelesi henüz sonlamış değil hatta fırsat eşitsizliği hala gün yüzünde ancak umut verici gelişmeler de göz ardı edilemiyor. 1800’lerde bir siyahinin Amerikan başkanı olabileceğine kim ihtimal verirdi?

Barack Hussein Obama, İlk olarak 4 Kasım 2008'de yapılan 2008 ABD başkanlık seçimlerinde ABD'nin 44. devlet başkanı seçilmiş ve 20 Ocak 2009 tarihinde bu görevi George W. Bush'tan devraldı. Bu vatandaşlar için oldukça ümit verici ve yıllardır süren mücadele için de çok sevindirici.







Peki kafamızı spor sahalarına çevirdiğimizde karşımıza kimler çıkıyor. Tennis dendiğinde Serena Williams; basketbolda Micheal Jordan, LeBron James, Kobe Braynt; golfte Tiger Woods isimleri branşlarının en başarıları. Toplumun her mevkiinde önemli alanlarda siyahi vatandaşları görmek mümkün. Tabi her şey bu kadar tozpembe değil ve bu en yakından hissediliyor.

Fırsat Eşitsizliği

Amerika vatandaşı ve aynı zamanda da bir siyahi olan 23 yaşındaki Zakia Cumming’in sözlerini paylaşmak istiyorum; “1960’lara geri dönüyoruz. Amerika’da halen ırkçılık ile uğraşıyoruz ama bu kez farklı bir ırkçılık biçimi bu. Eskiden siyahlar bazı lokantalara gidemez veya otobüslerde ön sıralara oturamazdı. Şimdi ise belki her türlü lokantaya gidebiliyor ve otobüslerin önlerinde oturabiliyoruz. Ama örneğin biz aynı şehirde Washington’da yaşamamıza rağmen, kentte siyahların ve beyazların oturduğu yerlerde verilen eğitim çok farklı.’’

Bu demeçler bizi tekrardan gerçeklerle yüzleştiriyor. Eğitimde sağlanamayan eşitlikle aynı düzeyde eğitilmeyen afroamerikanlar topluma 1-0 geride merhaba diyor. Tabi ki eğitimle de sınırlı kalmıyor aynı eğitimi alamayan insanlar ilerleyen süreçte aynı işlerde çalışamıyor ve farklı ekonomik düzeylere sahip oluyorlar. Farklı ekonomik düzeylerde aynı muhitlerde yaşayamıyorlar. Getto adı verilen kenar semtlerde suçun daha yaygın olduğu yerlerde vakit geçiriyorlar. Ve ne yazık ki suça hem toplum baskısı, dışlanma gibi sebeplerle hem de ekonomik yetersizliğin de varlığıyla suça daha meyilli bir siyahi Amerikalı kitlesi söz konusu. Tabi ki bu tüm topluma her etnik kökenden insana mal edilemez fakat verilere göre eğer Amerika’da siyahsanız, beyazlara göre hapse girme ihtimaliniz 10 kat daha fazladır.



Son Dönem Saldırılar

Tüm bunlar yetmezmiş gibi dünyanın en zengin ülkesinde hala saldırılar bitmiş değil.

Genç ve silahsız bir siyahi olan Michael Brown, 9 Ağustos 2014 tarihinde Missouri eyaletinde beyaz bir polis olan Darren Wilson tarafından öldürüldü.

18 Haziran 2015’de South Carolina eyaletinde Afrika kökenli Amerikalıların gittikleri bir kilisede dokuz kişinin hayatını kaybetti, saldırganın beyazdı.

Ve en sonuncusu George Floyd...

Olayların Bu Kadar Büyümesi

Yıllar geçtikçe gösteriler daha geniş çaplı ve şiddetli geçiyor. Bunun arkasından sosyal medyanın iyice güçlenmesi devamında insanların medyanın aldatmacalarından sıyrılması; haberleri doğrudan ve hızlıca alınması etkili oldu.

Bunun yanında toplumda eskisine göre çok daha fazla sayıda siyahinin değerli mevkilerde olması medyada, sanat dünyasında, spor camialarında yer almaları gösterilerin ve protestocuların daha özgüvenli ve inançlı olmasını sağlıyor.

Dünyadan Destek

Olaylar başlamasının ardından tüm dünyadan tepkiler çığ gibi büyüdü. Ünlü isimler sosyal medyadan hatta direk sokaklardan tepkisini gösterdi. Halle Berry, Olivia Wilde, LeBron James, Shawn Mendes, Lady Gaga, Beyonce ve daha nice sanatçı sporcu desteğini ilk andan verdi. Amerika’nın ardından İrlanda’nın başkenti Dublin, Londra gibi Avrupa şehirlerinde de protestolar yapıldı.

Dava’ya Kara Leke: Yağma

Mineapolis’te başlayıp tüm ülkeyi saran protestolarda ne yazık ki başlangıç amacını yansıtmayan, amaca gölge düşüren bazı olaylar da yaşanıyor. Birçok mağaza yağmalanırken, meydanlarda Amerikan bayrağı açan insanlara linç girişimleri oldu. Protestocular Minneapolis 3. Bölge Polis Müdürlüğü binasını ateşe verdi. İnsanların hakları için öldürülen masumlar için çıktığı yolda çıkarcıların, art niyetlilerin sebebiyet verdiği bu görüntüler zaman zaman fırsatçılara gün yüzü doğurdu ve kötü bir imaj ortaya çıkardı.



Yazarlar: Mustafa Kaan Duyğu (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi) ve Furkan Daler (ODTÜ İşletme Fakültesi)